Milasın bir köyünden kadının birisinin kocası ö l-üyor kadın kocasının ö l-üsüne bakıp bakıp diyor ki
Milasın bir köyünden kadının birisinin kocası ö l-üyor kadın kocasının ö l-üsüne bakıp bakıp diyor ki
Milasın bir köyünden kadının birisinin kocası ölüyor kadın kocasının ölüsüne bakıp bakıp diyor ki"Baktın hava yağmur havası,ocakta darhana çorbası ne diye ölüvedin gözü kör olası". :))
Hikâye bu ya; soğuk ve karlı bir kış günüdür.
Padişah ve veziri kimseye haber vermeden ava çıkmışlardır. Gezmişler, dolaşmışlar, avlanmışlar akşamı etmişlerdir. Geri döneceklerdir de bir türlü ormandan çıkamamışlardır. Artık karanlık çökmek üzere ve umutların tükendiği bir zamandır ki; bir kulübecik görürler. Kapıyı çalıp misafir olmak istediklerini söylerler kulübe sakinlerine. Kabul görürler, misafir olurlar haneye.
Ev sahibi erkek, misafirlerinin için için üşüdüklerini hissettiği an:
-Hanım, baksana nasıl da üşümüşler, çorba kaynatır mısın misafirlerimize?.. der.
Ev sahibesi hanımefendi hemen kalkar ve toprak bir güvecin içinde çorba hazırlar.
Çorbalar içilince, içi ısınır misafirlerin, rahatlarlar; üstlerindeki abaları postları çıkarınca göz alıcı giysiler çıkar meydana. Az, biraz genç olanı:
-Ben, padişahım… der.
Hane halkı şaşırır, demek ki padişah fakirhanenin konuğudur.
Padişah devamla:
DEVAMI İÇİN DİĞER SAYFAYA GEÇİNİZ...