Erdoğan: Seçimlerdeki başarımızı 31 Mart yerel seçimlerinde tahkim etmek istiyoruz (3)
Depremin istihdamı etkisini en aza indirmek amacıyla başlatılan Kısa Çalışma Ödeneği'ni 3 ay süreyle uzatıldığını bildiren Erdoğan, "Afetzede kardeşlerimize bir kısmı çok uygun şartlarda kredi, bir kısmı hibe olarak önemli destekler...
'KISA ÇALIŞMA ÖDENEĞİ'Nİ 3 AY SÜREYLE UZATIYORUZ'
Depremin istihdamı etkisini en aza indirmek amacıyla başlatılan Kısa Çalışma Ödeneği'ni 3 ay süreyle uzatıldığını bildiren Erdoğan, "Afetzede kardeşlerimize bir kısmı çok uygun şartlarda kredi, bir kısmı hibe olarak önemli destekler veriyoruz. Bugüne kadar 93 binden fazla depremzedemiz yerinde dönüşüm için başvurdu. Bu sayının daha da artacağını inanıyorum. Depremden hemen sonra ilan ettiğimiz mücbir sebep uygulamasıyla afetzedelerimizin yükünü hafifletmiştik. Mücbir sebep düzenlemesini depremde en çok yıkıma uğrayan Adıyaman, Kahramanmaraş, Hatay, Malatya illerimiz ile Islahiye ve Nurdağı ilçelerimizde devam ettirmeyi kararlaştırdık. Buraların dışında kalan ile vilayetlerimizden gelen münferit başvuruları da değerlendireceğiz. Konuyla ilgili detayları Hazine ve Maliye Bakanlığımız yakında milletimize açıklayacaktır. Depremin istihdamı etkisini en aza indirmek amacıyla başlatılan Kısa Çalışma Ödeneği'ni 3 ay süreyle uzatıyoruz. Daha önce 110 bin çalışanın faydalandığı ödenekten 115 bin insanımızın istifade etmesini sağlayacağız. Toplum yararına programlarımızı açma hazırlıklarımız başta deprem bölgemiz olmak üzere ülkemiz genelinde devam ediyor. Hesaplamalara göre 6 Şubat depremlerinin ülkemize maliyeti 104 milyar doların üzerindedir. Sadece bu yıl deprem kaynaklı harcamaların 762 milyar liraya ulaşmasını bekliyoruz. Bu rakam çapı ne kadar büyük olursa olsun her ekonomi için altından kalkılması zor bir yüktür. Üstelik 2013'ten beri yaşadığımız her hadisenin bir boyutunu oluşturan ekonomik saldırıların etkilerinin hala sürdüğü dönemde bu maliyetle karşı karşıya kaldık" dedi.
'TÜRKİYE'Yİ BÜYÜTME HEDEFİMİZDEN BİR GERİYE GİDİŞ SÖZ KONUSU OLMAYACAKTIR'
Erdoğan, konuşmasının devamında, "Hatırlayınız içeride birilerinin "tüketmeyin, yatırım yapmayın, Türkiye'ye gelmeyin" kampanyalarıyla ekonomimizi çökertme çağrıları yaptığı günleri yaşadık. Dışarıda ise Türkiye ekonomisini mahvetme naralarıyla ülkemize karşı ne iktisat bilimi ile ne akıl ve ahlak ve bağdaşan tuzaklara şahitlik ettik. Tüm bu hücumlara karşı çareyi yine her konuda ve her zaman olduğu gibi kendi potansiyelimizi harekete geçirmekte, kendi gücümüzü kullanmakta, kendi hedeflerimizi yönelmekte bulduk. Hep söylediğimiz gibi yatırım istihdam üretim ihracat ve cari fazla yoluyla ülkemizi büyütme hedefi öyle akşamdan sabah ortaya çıkmış bir strateji değildir. Gerisinde çok büyük emeklerin ve çok büyük bedellerin olduğu bir sürecin sonunda bu noktaya geldik. Bugün de Türkiye bu temel ekonomik hedefine bağlılığını şeksiz şüphesiz bir şekilde sürdürmektedir. Altını çizerek tekrar ifade ediyorum; Türkiye'yi istihdamı ve üretimi ile büyütme hedefimizden en küçük bir geriye gidiş söz konusu olmayacaktır. Zamana ve şartlara göre kullanılan araçlar farklılaşsa da sonuçta varmak istediğimiz menzil değişmemiştir. Son haftalarda atılan adımları hem daha önceki gelişmelerin hem de depremin artık ertelenemez hale gelen mali yükünü karşılayabilmek için yapılan düzeltmeler olarak görülmesi şart. Bu adımların faiz, kur ve enflasyon üzerindeki etkilerini orta vadede ülkemizin asıl hedeflerine yaklaşmasına katkı sağlayacak gelişmelere dönüştürebileceğimize inanıyoruz" diye konuştu.
'ÖNCELİKLERİMİZİN EN BAŞINDA İSTİHDAM GELİYOR'
Erdoğan, "Ülkemizin her meselesini 21 yıldır nasıl tesis ettiğimiz güven ve istikrar iklimi sayesinde çözmüşsek bugünkü sıkıntıların üstesinden de aynı şekilde geleceğimizden kimsenin şüphesi olmasın. Hükümet olarak uyguladığımız ekonomi politikasını dünyadaki benzer politikalardan ayıran çok önemli bir özellik vardır. Bu da önceliklerimizin en başında istihdamın geliyor olmasıdır. Bilindiği gibi geçmişte ülkemizde ve dünyadaki gelişmekte olan pek çok yerde uygulanan ekonomi politikaları en büyük zararı istihdama veriyordu. İşsizliğin arttığı, insanların evlerine götürecek ekmek bulamadığı bir ortamda kağıt üzerindeki göstergelerde elde edilen düzelme toplumlara beklenen refahı, ülkelere beklenen huzuru sağlayamıyordu. Dolayısıyla bizim için "ekonomik istikrar" demek "istihdamı düzenli olarak artıran sürdürülebilir büyüme" demektir. Tabi en az bunun kadar önemli bir diğer önceliğimiz ülkenin ve toplumun tüm dengelerini bozan enflasyonla mücadeledir. Hiç şüphesiz finansal istikrar da bu tablonun ayrılmaz bir parçasıdır. Türkiye'nin maruz kaldığı onca sıkıntıya, saldırıya, felakete rağmen her alanda hala dimdik ayakta kalmasını bölgesel ve küresel güç olarak kabul görmesinin gerisinde işte bu politika vardır. Biz ülkemiz ekonomisini sonuçlarla uğraşarak değil sebeplere inip onları ortadan kaldırarak büyüttük, geliştirdik, diğer alanlardaki iddialarımızın dinamosu haline getirdik. Bugün de aynı anlayışla hareket ediyoruz" ifadesini kullandı.
'İNSANIMIZIN TASARRUF ALIŞKANLIĞINDA DÖVİZ VE ALTIN AĞIRLIKLI YER TUTUYOR'
Erdoğan, istihdamı artıracak, enflasyonu düşürecek, finansal düzelmeyi sağlayacak her tedbiri alacak uygulayacak sonuçlandıracak ve ortaya çıkan zenginliği milletin her bir ferdine yayacak bir politika izlediklerini vurgulayarak, "Her dönemde olduğu gibi bu dönemde de politikamızı hayata geçirirken önümüze çıkan zorluklar var. Her şeyden önce sadece arz-talep ilişkisi üzerine kurulu iktisadi teorilerin ülkemizde tam karşılık bulamadığı bir gerçektir. Bunun sebeplerinden biri bilhassa küresel ekonominin dümenini elinde tutan güçlerin Türkiye'ye yönelik siyasi yaklaşımlarının ekonomik mantığın önüne geçmesidir. Açık konuşmak gerekirse siyasi, ekonomik ve askeri olarak güçlenen dolayısıyla kendi politikalarını belirleyip hayata geçiren bir Türkiye fotoğrafı kimsenin işine gelmiyor. Bu yüzden de sürekli gizli açık engellemelere, kural dışı uygulamalara maruz kalıyoruz. Ülkemizin durumunu farklı kılan bir diğer sebep ise kimi dönemlerde avantajımız olan esnek sosyal ve ekonomik politikalarımızın uzun vadeli politikaların ve kuralların kökleşmesini zorlaştırmasıdır. İnsanımızın tasarruf alışkanlığında döviz ve altın ağırlıklı yer tutuyor. Önemli bir kısmı da yastık altında duran bu varlıkların iktisadi işleyişi dolayısıyla istihdama ve üretime katkısı olmuyor. Onun için gelin. Milletime sesleniyorum. Biz verim ekonomisinden yana olalım. Tasarruf ekonomisinden yana olalım. İsraf ekonomisini bir kenara koyalım. Bunun ne benim milletimin kendisine ne de devletime hiçbir faydası yoktur" dedi.
'YAYGIN ALTYAPI BÜYÜMEMİZİN EN ÖNEMLİ İTİCİ GÜCÜDÜR'
Erdoğan, gayrimenkul ve otomobil piyasasındaki gelişmelere dikkat çekerek konuşmasını şöyle sürdürdü: